İLK YAZIM: KORKMA, DÜNYA SENİNDİR..

Şuanda yeni açmış olduğum gezi rehberi sitesinin ilk satırlarını Kars’ın Sarıkamış ilçesinde bulunan bir otel lobisinden kaleme alıyorum. Uzun süredir şehir hayatının yani medeniyetin içinde kendimi kapana kısılmış gibi hissediyordum. Gözümün önüne dünya haritasını getirip, 30 yıl boyunca git-gel yaptığım alanın bir kaç kilometreden oluştuğunu fark ettiğim an; artık yeni kültürler, yollar, patikalar, hayatlar, tatlar vs. keşfetmem gerektiğini düşündüm. İçimde bulunan ateş artık alev almaya başlamıştı. Beni tutabilecek hiçbir engel olmaması da biraz bu konuda cesaretli olmamı sağladı. Ben de artık bundan sonra fırsat buldukça kelimesini hayatımdan olabildiğince uzaklaştırıp, fırsat yaratma kelimesini daha çok kullanacağım. Gezip gördüğüm yerleri “Gezilecek Yer” mottosuyla sayfama not alıp, ileride yolu benimle aynı yere düşen ziyaretçilerime yardımcı olmaya çalışacağım.

Ne yazık ki içinde yaşadığımız toplum ve üzerimize yüklediği sorumluluklar birçok insanın arzu ettiği hayatı yaşamasına mani oluyor. Bu yüzden bir çok kişinin evinden bile çıkmadığını gözlemliyorum. (Not: Uzunca bir süre ben de bu ekibin içindeydim) Bu konuda katlanılan zorlukları anlıyorum ancak bu duruma boyun eğmemek gerektiğini düşünüyorum.

İnsanları gözlemlediğim kadarıyla gördüğüm çok temel yanlış bir düşünce var. “Param yok, dil bilmiyorum..” Ben hemen size bunun tercümesini yapayım. “Korkuyorum, dışarısı bana öcü..” Yemeklerinizi sıklıkla dışarıda yiyorsanız, sigara veya bu tarz zevk-i harcamalarınız varsa eğer paranız vardır değil mi? Hadi onu da geçtim. Bulunduğunuz şehirde hafta sonu 2 gün dışarı çıktığınızı düşünelim. Dışarıda harcadığınız bir iki gecelik eğlence parasıyla, ufak bir Balkan ülkesini görebileceğinizi biliyor musunuz? Yani, ilk aşamada “Param yok!” lafını unutun. Sizin paranız var, cesaretiniz yok! 2 ay çalışıp 4 ay gezen kişilere de tanık oldum. Öğrenciyken couchsurfing gibi sitelerden konaklama ücreti ödemeden Avrupa’yı gezeni de gördüm. Hoş, ben daha o seviyeye gelemedim ama yapan her türlü yapıyor yani..

Diğer bir konuya gelelim, dil.. Siz yurt dışına çıkan her turistin İngilizce bildiğini mi zannediyorsunuz? Tabii ki hayır. Çünkü dil bilmek, gezmek için olmazsa olmaz bir şart değildir. Geçtiğimiz yıllarda bir kişisel gelişim kitabı okumuştum. O kitapta “İletişimin %60’ı beden dili, %30’u ses tonu, %10’u kelimelerden oluşmaktadır” diyordu. Tamam, dil bilmek gezilerinizde katkı sağlar size ancak dil bilmiyorsanız da hemen ümitsizliğe kapılmayın.

Okumaya, yaşamaya, ticaret yapmaya gitmiyorsun! Bu ilk gezi yazımı lütfen aklından çıkarma. Buradan bir sabah kalkıp, Roma’da nefes alabilirsin. Roma’ya gittiğinde, otel bulmak için TÜRKÇE yayın yapan Booking sana yardımcı olur. TÜRKÇE yayın yapan Google, tüm Roma’da neler olduğunu, neyin nerede olduğunu sana söyler. Hiç dil bilmeden hatta konuşmak zorunda kalmadan tüm Roma’yı sadece bu kaynaklarla bile gezebilirsin. Çünkü sen konuşmaya, bir şeyler anlatmaya ya da iş yapmaya gitmiyorsun Roma’ya.. Gezmeye gidiyorsun ve sadece gezeceksin. Roma basit bir örnekti, bunu tüm ülkelere, destinasyonlara göre şekillendirmek size kalıyor.

Yurt dışına çıktığınız zaman olabildiğince girişken olmanızı tavsiye ederim. Yabancı bir ülkeyi görmek, sadece binaları veya mekanları izlemekten ibaret değildir. Gittiğiniz ülkenin kültürünü, insanlarını vs. keşfetmekten geçer.

Neyse, ilk yazımı daha fazla uzatmak ve kafa ütülemek istemiyorum. Diğer gezi yazılarımda zaten bildiğim her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatacağım. Şimdilik yollarda kalın.. UNUTMA GEZGİN ADAYI ARKADAŞIM; KORKMA, DÜNYA SENİNDİR VE KENDİNİ KEŞFETMEK İÇİN BİRAZ CESARETE İHTİYACIN VAR… HEPSİ BU!